Romanesk nedir? Romanesk mimari ne zaman, nerede, nasıl ortaya çıkmıştır? İşte, tüm detaylarıyla Romanesk sanatı ve dünyanın en ünlü Romanesk yapıları :

Romanesk Nedir?

Romanesk kelimesinin kökeni İngilizcede ki “Romanesque” sözcüğüdür. Romanesk, “Romalılardan gelen”, “Roma soyundan gelen” anlamına gelmektedir. Bu mimari stil, İngiltere’de “Norman mimari tarzı”, Avrupa’da ise “Romanesk mimari” olarak adlandırılır. İlk olarak 18 Aralık 1818 tarihinde arkeolog Charles de Gerville tarafından yazılan bir mektupta kullanılan Romanesk terimi, mimarinin yanı sıra farklı sanat dalları için de kullanılmaktadır. Bu yazımızda, Gotik mimari öncesi dönemin en önemli yapı taşlarından biri olan Romanesk mimarinin detaylarını inceleyeceğiz.

Not: Tarih öncesinden günümüze kısaca Mimarlık Tarihi Dönemleri ve A’dan Z’ye Mimari Üsluplar yazımızı okumayı unutmayın!

Romanesk Mimari Ne Zaman ve Nerede Ortaya Çıkmıştır?

Romanesk mimarinin başlangıç tarihi için çeşitli kaynaklar, 6. yüzyıl dahil olmak üzere 10. yüzyıla kadar uzanan geniş bir zaman aralığında farklı dönemleri işaret etmişlerdir. Ancak başlangıcı konusundaki ortak kanı, 1066 yılında gerçekleşen Hastings Savaş’ından sonra İngiltere’yi fetheden Normanlarla başladığı şeklindedir. Batı Roma mimarisi ve Bizans mimarisinin karışımı olan bu tarza ait bilinen ilk yapının, William The Conqueror tarafından yaptırılan Londra’da bulunan Beyaz Kule(Tower of London) olduğu ifade edilmektedir. Ancak Romanesk mimarinin yoğun olarak asıl başladığı yer olarak Fransa’yı da gösteren bazı kaynaklar bulunmaktadır.

Londra Beyaz Kule – Tower of London

Bu dönemde Avrupa’da inşa edilen manastır, kilise ve şatolarda Romanesk mimari tarzı görülmektedir. Başlangıcı ile ilgili farklı bilgiler olsa da kesin olan şey Romanesk mimarinin 12. yüzyılda Gotik mimarinin ortaya çıkması ile son bulmuş olmasıdır. Romanesk mimari – bölgesel farklılıklar olsa da – tüm Avrupa’ya yayılan ilk mimari tarz olarak kayıtlara geçmiştir.

Neden ve Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Tarihin önemli bir bölümünde imparatorluklar din ve inanç temelinde kurulmuş, yönetilmiş veya güç kaybederek yıkılmışlardır. 10. yüzyılın Avrupası da dinin toplumlar üzerinde oldukça etkili olduğu bir dönemi yaşamaktaydı. Birçok kişi uzun mesafeli yolculuklar yaparak hac noktalarını ziyaret ediyor, azizlere dua edip ibadetlerini gerçekleştiriyorlardı. Ayrıca kutsal emanetlerin mucizeler yaratma gücü olduğu inancı da o dönemde oldukça yaygındı.

Günümüzde Avrupa’nın ve Dünyanın en tanınmış Hac yürüyüş yollarından biri olan St. James Yolu, İspanyolcası “Camino de Santiago” yani “Santiago Yolu”, gibi noktalar o zamanlarda da oldukça büyük kalabalıkları topluyordu. İşte bu dönemlerde, mevcut bazilikalar artan kalabalık için yetersiz gelmeye başlamıştı. Dinin yayılma etkisiyle artan ziyaretçileri, daha büyük ibadethanelerde toplamak için yeni ve daha büyük kiliseler inşa edilmeye başlandı. Büyük Latin hacı şeklinde planlanan kiliselerin yapımında, oldukça büyük tonozlar kullanılmış ve çatı mimarisinde ahşap yerine taş kullanılmaya başlanmıştır. İşte bu çatıları taşıyabilmesi için, dönemin şartlarına göre, muazzam sağlamlıkta duvarlar planlanmış ve Romanesk mimarinin temel özellikleri bu vesile ile oluşmaya başlamıştır.

Romanesk Mimari Nasıl Yayılmıştır?

Büyük akımlar genellikle kendi döneminin içinde bulunduğu özel değişkenlerden etkilenmiştir. Romanesk mimari tarzının hızlı bir şekilde yayılmasının başlıca sebepleri de içinde bulunduğu dönemin etkisi temelinde incelenebilir. Bu mimari akımın tüm Avrupa’ya hızlı bir şekilde yayılmasının altında yatan sebepler;

  • O dönemde yaygın olan barbar istilasının son bulması,
  • Cordoba’nın ayrışarak bölünmesi,
  • Hristiyan dünyasına egemen olan barış ortamı sayesinde ticaretin artması ve bunun paralelinde gelişen şehirler,
  • Feodal sistemin gelişmesi ve şatolarda hizmet vermesi gereken kişi ihtiyacının artması,
  • Dini kuralların daha bilinir ve yaygın bir hale gelmesi,
  • Haç yollarını kullananların sayısındaki hızlı artış,
  • Haçlı seferleri.

Romanesk Mimarinin Özellikleri Nelerdir?

Romanesk tarzında planlanan her türlü yapının – dini yapılar, şatolar veya kuleler – ilk bakışta insanda uyandırdığı his, güç ve aşırı sağlamlıktır. Çok nefli ve transeptli bazilikal plan bu mimari stilin en yaygın formudur. Romanesk kiliselerde orta nef ile yan neflerin bağlantısı, masif ayaklara dayanan yuvarlak kemerlerle sağlanmaktadır. Kemerlerin ve dörtgen bölümlerin oluşturulduğu neflerin üzerini, dilimli kubbeleri andıran çapraz tonozlar örtmektedir.

Bu mimarinin bilinen en önemli özellikleri şunlardır;

  • Her yapının net tanımlanabilen bir mimari forma sahip olması,
  • Yapıların simetrik ve basit olarak planlanması,
  • Yapı malzemesi olarak taş ve tuğla kullanılması,
  • Ahşap çatıların yerine ağır taş çatıların tercih edilmesi,
  • Çatıyı desteklemek için kalın ve yüksek duvarlar kullanılması,
  • Batı Roma tarzı yuvarlak kemer kullanımı,
  • Kalın, ağır ve dekoratif sütunlar ile hem binaya destek, hem de görsel etki oluşturulması,
  • Büyük taş tonoz kullanımı,
  • Büyük giriş kapıları tercih edilmesi,
  • Küçük, dar ve sayıca az pencereler (çatı ağırlığından dolayı duvarlar sağlam olmalı)
  • Bizans kubbeleri yerine büyük çan kuleleri yapılması,
  • Latin hacı şeklinde kilise planı. (Hacın uç kısmında yer alan apsis kiliselerin en önemli bölümüdür; buradaki yuvarlak yapı tanrıyı, köşeli kısımlar insanı temsil etmektedir.)

Romanesk ile Gotik Mimari Arasındaki Farklar Nelerdir?

  • Romanesk mimaride büyük iç alanlar, geniş silindirik tonozlar, kalın duvarlar, kemerli kapılar ve ufak pencereler vardır. Gotik mimaride öncelik görsel bir ihtişam yaratmak, renklerin kullanımı ve ferahlıktır.
  • Romanesk mimari neredeyse tüm Avrupa’ya yayılmayı başaran ilk mimari akım olmuştur. Gotik mimari ise Romanesk’ten sonra gelen bir mimari akımdır.
  • Romanesk mimaride katedraller, duvarların ağırlığını taşıyacak özel mimari teknikler gelişmediğinden, Gotik mimari yapılarına göre daha geniş, ancak daha alçaktır. Gotik katedraller ise dinin yayılması için uyguladıkları felsefe gereği, genellikle şehrin en yüksek ve ihtişamlı yapılarıdır.
  • Mimari teknik yetersizliklerden dolayı Romanesk yapıların büyük parçalı, ağır ve kalın duvarları vardır. Duvarların ve kubbenin yükünü hafifletmek için destekleyici ayaklar (payandalar) kullanılır. Dış duvarlar payandalara dayandığı için pencere yapmak oldukça zordur. Bu yüzden pencereler genellikle yapının yüksek kısımlarında yapılmış olup, boyutları oldukça küçük ve çerçeveleri kalındır. Bu pencereler doğal olarak mekanları az ışık alan kasvetli yapılara dönüştürür.
  • Gotik mimari döneminde uçan payandalar keşfedilmiştir. Bu teknik gelişme sayesinde yapıların iskeleti incelemiş ve büyük pencereler yapabilme imkanı ortaya çıkmıştır. Cennet temalı kilise yapıları bol ışıkla aydınlatılmış ve pencerelerde kullanılan renkli vitray camlar sayesinde iç mekanlar artık çok daha renkli ve ferah bir yapıya bürünmüştür.
  • Gotik mimari yapılarda gökyüzüne uzanan etkileyici bir atmosfer hakimdir, kulelerde süslü yuvarlak pencereler dikkat çeker. Ancak dini yapılar haricindeki Romanesk tarz mimari yapıların birçoğu savunma amaçlı da kullanıldığından dolayı penceresiz kör kulelere sahiptir.

Avrupa’dan Romanesk Mimari Örnekleri:

İtalya’da Romanesk Mimari

Romanesk mimari akımı İtalya’da geniş bir bölgede etkisini göstermiştir. Lombardi bölgesinde bu mimari akımın özelliklerine sahip birçok örnek mevcuttur. Bu mimarinin dünyaca ünlü eseri Pisa katedrali ve ona bağlı Pisa kulesinin de İtalya’da olduğunu belirtmek gerekir.

Pisa Katedrali
Romanesk Mimari Örnekleri - Saint Ambroggio Kilisesi
Saint Ambroggio Kilisesi
Romanesk Mimari Örnekleri - Saint Miniato al Monte
Saint Miniato al Monte
Romanesk Mimari Örnekleri - Cefalu Katedrali
Cefalu Katedrali

Fransa’da Romanesk Mimari

Fransa, Romanesk mimarinin başladığı yerlerden biri olarak kabul edilir. Akımın buradan Hac yolları vasıtasıyla yayıldığı ifade edilmektedir. Özellikle Santiago hac yolu bu konuda en popüler noktalardan biridir. Farklı tonoz yapıları Fransız romaneskinin önemli ayrıntılarından biridir. Sivri kubbeler ile süslü kemerli girişler buradaki tarzın diğer yansımalarıdır. Fransa’da bulunan bazı Romanesk mimari örnekleri:

Romanesk Mimari Örnekleri - Church of St. Trophime, Arles
Church of St. Trophime, Arles
Saint Sernin Bazilikası

Almanya’da Romanesk Mimari

Almanya’daki Romanesk tarzı kiliseler, büyük ölçekli ve yüksek olarak yapılmıştır. Çok sayıda kule tarzı yapılar, kiliselere daha şık ve şehir siluetine renk katan bir gürünüm vermiştir. Her iki uçta da apse yapılması, Almanya’daki Romanesk yapıların diğer özelliklerindendir.

Maria Laach Manastırı
Worms Katedrali

İspanya’da Romanesk Mimari

11. yüzyılda İspanya’da çok büyük bir Fransız hakimiyeti söz konusu idi. Bu sebeple, İspanya’da Romanesk mimari ilk tanışan Katalunya bölgesi olmuştur. Daha sonra hac yolları etkisi ile Romanesk mimari tüm İspanya’ya yayılmıştır. İspanya’daki en önemli Romanesk yapı ise ‘Santiago De Compostela’ katedralidir.

Santiago De Compostela Katedrali
Sant Climent de Taüll
Sant Pere de Rodes

İngiltere’de Romanesk Mimari

İngiltere’de 10. yüzyıl öncesindeki yapıların büyük bir çoğunluğu ahşap idi. Küçük boyutta inşa edilebilen taş binaların o dönem için yapımı oldukça zordu. Normanların bölgede egemen olması ile beraber; Norman Romanesk sitili 11. yüzyıl itibari ile İngiltere genelinde kendini göstermeye başladı. Ağır büyük duvarlar ile sağlamlaştırılmış, kemerli, dar ve uzun yapılar tarzın İngiltere’deki yansımalarıdır. Yüzyıllar boyunca ayakta kalmayı başaran ve bugün Londra’nın en turistik yapılarından biri olan Londra Kalesi Romanesk mimarinin en bilinen eserlerindendir.

Londra Kalesi
Romanesk Mimari Örnekleri - Durham Katedrali
Durham Katedrali

Türkiye’de Romanesk Mimarinin Uygulandığı Önemli Yapılar:

Geçmişi 10. yüzyıla dayanan bu mimari akımın ülkemizde çok fazla görüldüğünü söylenemez. Ancak yine de topraklarımızda çok önemli bir Romanesk mimari örneğine sahip olduğumuz aşikardır: Muhteşem manzarası ile İstanbul’un göz bebeği olan 63 metre yüksekliğindeki Galata Kulesi!

Galata Kulesi

Yazar

Yorum Yaz