Mimarlık tarihi dönemleri ve A’dan Z’ye mimari üsluplar. Mimarlık tarihi kronolojisi ve en önemli mimari tarzlar. İşte, tarih öncesinden günümüze dünya mimarlık tarihi özeti

Mimarlık onu üreten kültürün sessiz bir kaydıdır. Uygarlığın en önemli göstergesi olan mimari yapılar, toplumsal değerlerin ve inançların birer sembolüdür. Herhangi bir dönemi ya da kültürü tanımak için bu dönemin tarihini ve sanatını anlamak gerekir. Mimarlık, tarihin ve sanatın buluştuğu sözsüz bir iletişim biçimidir.

Mimari deneyim büyük oranda fiziksel ve estetik haza dayanıyor olsa da bir yapıyı gerçekten deneyimlemek için yapının strüktürüne, tarihine ve anlamına ilişkin bilgiye sahip olmak gerekir. Bu yazıda, yüzyıllar ve çağlar boyunca gelişen fikirler ve yapım teknikleri sonucu, tek katlı ahşap barakalardan çelik kulelere kadar uzanan mimari yapıların gelişim sürecini anlattık. İşte, tarih öncesinden günümüze mimarlık tarihi dönemleri ve A’dan Z’ye mimari üsluplar:

Büyük uluslar otobiyografilerini üç kitapta yazarlar – eylemlerinin kitabı, sözlerinin kitabı ve sanatlarının kitabı. Bu kitaplardan biri diğer ikisi okunmadıkça anlaşılamaz; ama bu üçünden en güvenilir olanı sonuncusudur.

John Ruskin

Tarih Öncesi Mimarlık Tarihi (MÖ 11.600 – MÖ 3.500)

Stonehenge, yak. MÖ 3100-MÖ 2200 Wiltshire, İngiltere

Mimarlık tarihi başlangıcı cilalı taş devrine dayanır. Tarih öncesinde insanlar yerleşik toplulukları için ilk mimarlık ürünlerini yaratmaya başladılar. Dünyanın bilinen en eski yapı topluluğu, Türkiye Şanlı Urfa’daki Göbekli Tepe’dir. (yak. MÖ 11.600). Neolitik Çağ’ın Avrupalıları ahşap çatkılı, ağaç dallarından örülüp balçıkla sıvanmış duvarları olan binalar inşa ederken, Türkiye’de ve Ortadoğu’daki ilk binalar ve şehirler kerpiçten yapılıyordu.

İlk binalar esas olarak korunma ve besin depolama amaçlıydı. Ne var ki, o dönem insanları mezarlar ve öteki törensel yapıları içeren anıtlar da yarattı. Taşlardan oluşturulmuş çemberler ve menhirler ya da yukarıya doğru yükselen megalit sıraları inşa edildi. Bu mimari yapılardan, Stonehenge anıtı (yak. MÖ 3000 – 2000, İngiltere) gibi çeşitli örnekler hala ayakta durmaktadır. Bu anıtların yapılış amacı tam olarak bilinmese de insanoğlunun doğayı büyük ölçekte değiştirme ve varlıklarından geriye silinmeyecek izler bırakma arzusunu ifade eder.

Mimarlık doğanın yapamadığıdır.

Louis Kahn

Tarih öncesi dönemin öne çıkan mimari özellikleri şunlardır;

  • Tek aile evleri, ahırlar ve ortak kullanılan konutlar inşa edildi.
  • İlk binalar ahşap, kil ve kerpiç gibi doğal malzemelerdendi.
  • Mezarları ve önemli yerleri göstermek üzere tek parça taş levhalar kullanıldı.

Antik Mısır Mimarisi (yak. MÖ 3050 – MÖ 900)

Büyük Piramitler, MÖ 2550, Gize, Mısır

Akdeniz havzası çevresinde ortaya çıkan ilk büyük uygarlık Mısır (MÖ 3100-2040), kendi yazılı diline, dinine ve hanedan yönetici sınıfına sahipti. Başkent Memphis, Nil Nehri boyunca sıralanan çok sayıdaki hareketli merkezden biriydi. Binalar güneşte kurutulmuş kerpiç tuğlalardan ve ahşaptan inşa ediliyordu. İlk firavunlar, altında gömülü odaların bulunduğu tek katlı tuğla yapılar olan mastabalara gömülüydü.

Yönetici sınıftan ölülerin mastabalara gömülmesi uygulaması MÖ 2630 dolayında firavun Zoser için Basamaklı Piramit’in yapımıyla birlikte değişti. Mimar İmhotep, yalnızca Mısır’ın ilk büyük boyutlu piramidini inşa etmedi, aynı zamanda taşı ilk kez bir yapı malzemesi olarak kullandı. İmhotep öylesine başarılı oldu ki sonradan tanrı ilan edildi. Mısır’ın taş konusundaki uzmanlığı daha sonraki Yunan mimarisi üzerinde de güçlü bir etkiye sahip oldu.

Mısır piramit mimarisinin ünlü örnekleri, Antik dünyanın en büyük mimarlarından biri olan Imhotep tarafından tasarlanan, Basamaklı Zoser Piramidi (MÖ 2630) ve Giza’daki Büyük Piramittir (MÖ 2550). Daha sonra Orta ve Geç Krallıklar döneminde (MÖ 2040-300), Mısırlılar Karnak’ta Amon Tapınağı (MÖ 1530-323) gibi bir dizi saray inşa etmişlerdir. Bu yapılar, duvar resimleri, heykeller ve metal işlerini kullanarak tanrıları, hükümdarları ve sembolik hayvanları Mısır’ın benzersiz hiyeroglif yazıtları ile birlikte tasvir eden, çok azı günümüze ulaşan çeşitli sanat eserleriyle süslenmiştir.

Mısır mimarlık tarihi dönemindeki gelişmeler şunlardır;

  • Tarihin bilinen ilk mimari İmhotep, Sakkara’da ilk piramidi inşa etti.
  • Taş, bir yapı malzemesi olarak, kerpicin yerini aldı.
  • Yönetici sınıflara ait ölüler şehirleri yapıldı.

Sümer Mimarisi / Mezopotamya Mimarisi (yak. MÖ 3200 – MÖ 330)

Ur Zigguratı, yak. MÖ 2113-2096, Irak

Mısırlılar Nil üzerinde şehirler kurarken bugünkü Irak’ta Dicle ve Fırat nehirlerinin arasındaki bölgede bir başka şehir uygarlığı gelişiyordu. Mezopotamya olarak bilinen bu bölgede Sümer kültürü gelişip yayıldı. Sümerler tarımı geliştirdiler ve kil tabletlere kazılan yazılı bir dil buldular. Şehirleri esas olarak kerpiç yapılardan oluşuyordu. Islak kil, ahşap kalıplarda biçimlendiriliyor ve güneşte kurumaya bırakılıyordu. Daha sonra Sümerler tuğlaları fırınlarda pişirmeye başlayınca, daha sert ve dayanıklı yapı malzemeleri ortaya çıktı. Parlak renkler elde etmek için tuğlaya pigmentli sırlar eklendi.

Mezopotamya şehirlerine zigurat adı verilen basamaklı piramitler damgalarını vuruyordu. Ancak Mısır Firavunlarının piramitlerinin tersine, zigguratlar mezar olarak değil, Sümer hükümdarlarını doğudaki yüksek dağlarda ikamet eden Tanrılarına yaklaştırmak için insan yapımı dağlar olarak inşa edildi.

Sümerlere ait olan dini inançlar ve mimari üsluplar bölgedeki öteki halklar tarafından da benimsendi. Kral Hammurabi kutsal Babil şehrini kurduğunda buraya bir Zigurat yaptırdı. Asurlular Sümerlerin rahip-kral sistemini devraldılar ve rahip kralları barındıracak görkemli saraylar inşa ettiler.

Sümer – Mezopotamya mimarlık tarihi dönemindeki gelişmeler şunlardır;

  • Sümerler, günümüzde Irak’a ait olan topraklarda şehirler kurdular ve basamaklı ziguratlar inşa ettiler.
  • Kerpiç yaygın olarak kullanıldı.
  • Asurlar Sümer üsluplarını devraldılar.

Antik Yunan Mimarisi (yak. MÖ 600 – MÖ 146)

Parthenon, MÖ 447-422, Atina

Antik Yunanistan’da sanat ve mimarlık tarihi dönemleri üçe ayrılır: Arkaik Dönem (yak. MÖ 600-500), Klasik Dönem (MÖ 500-323) ve Helenistik Dönem (MÖ 323-27). Mısırlı taş ustaları ve inşaatçıların teori ve pratiğinden esinlenen Yunanlılar, MÖ 600 civarında kamu binalarının ahşap yapılarını taş yapılarla değiştirmeye başladılar. Duvarlarda kireçtaşı ve mermer sütunlar kullanılırken, süslemelerde kiremit ve pişmiş toprak kullanıldı. Ayrıca bronz gibi metaller de süslemelerde kullanıldı.

Ressamlar ve heykeltıraşlar gibi, Yunanlı mimarlar da haleflerine tanınan gelişmiş statünün hiçbirine sahip değillerdi. Sanatçı olarak değil esnaf olarak görülüyorlardı. Bu nedenle, MÖ 5. yüzyıla kadarki mimarların isimleri bilinmemektedir. Yunanlıların en yaygın kamu binası türleri; tapınaklar, belediye yapıları, tiyatrolar ve spor stadyumlarıydı.

Yunan yapılarının en önemlileri ise tapınaklardı. En önemli tapınaklar arasında Parthenon (MÖ 447-422) ve Akropolis kompleksi (MÖ 550-404), Paestum’daki Tapınaklar (MÖ 550’den itibaren), Olympia’daki Zeus Tapınağı (MÖ 468-456), Hephaistos Tapınağı (MÖ.449), Athena Nike Tapınağı (MÖ 427), Athena Pronaia Tholos Tapınağı (MÖ 380-360) ve Pergamon Sunağı Zeus (MÖ 166-156) yer almaktadır.

Antik Yunan mimarlık tarihi dönemindeki gelişmeler şunlardır;

  • Yunanlı Klasik düzenler olarak bilinen yapı oranları sistemini oluşturdu.
  • Büyük taş yapılar inşa edildi.
  • Akdeniz’deki bütün kolonilerde Yunan tapınakları ve tiyatroları inşa edildi.
  • Yunanlılara ait mimari üsluplar Romalılar tarafından da benimsedi.

Antik Roma Mimarisi (yak. MÖ 600 – MS 476)

Colosseum, MS 72-80, Roma

Daha yaratıcı ve entelektüel Yunanlıların aksine, Romalılar mühendislik, inşaat ve askeri konularda yetenekli olan pratik insanlardı. Mimarilerinde, sanatlarında olduğu gibi, hem Etrüsklerden (örneğin, bataklık temizleme ve kemer yapımında hidrolik kullanımı) hem de görsel sanatlar konusunda üstleri olarak gördükleri Yunanlılardan ilham aldılar. Bununla birlikte Yunan stillerini kopyalayan ve uyarlayan Roma sanatı olmasaydı, Yunan antik döneminin sanatsal başarılarının çoğu kaybolacaktı.

Romalı mimar Vitruvius’un (yak. MÖ 30) “De Architectura” kitabında anlattığı gibi, yapı malzemelerinde de önemli gelişmeler yaşandı. Örneğin, MÖ 3. yüzyılda kireç harcı, kum, su ve taşların bir karışımı olan beton (opus sementicium) Roma icatlarındandır. Bu olağanüstü güçlü ve kullanışlı taş, Roma mühendisliği ve mimarisinde devrim yarattı. Karo kaplı beton, ana yapı malzemesi olarak mermerin yerini aldı. Böylece binalar dikdörtgen şeklindeki Yunan tasarım planından (çatıları ve düz arşitravları destekleyen sütun sıraları) kurtularak daha az geometrik ve daha serbest hale geldi.

Mısır ve Yunan öncülleri gibi, eski Roma’daki mimarlar da kamu binalarını geniş bir sanat eseri yelpazesiyle süslediler. Roma heykelleri (özellikle imparatorların kabartma, heykel ve büstleri), fresk duvar resimleri ve mozaikleri kullanıldı. Antik Roma’nın en önemli yapılarından ikisi Roma’da yer alan Colosseum ve Pantheon’dur.

Antik Roma mimarlık tarihi dönemindeki gelişmeler şunlardır;

  • İlk Romalılar Yunan kültürünü kucakladı.
  • Klasik düzenler kullanıldı.
  • Romalılar, kemerler gibi Etrüsk yeniliklerini devraldı.
  • Askeri yayılmacılık Roma şehir planlama anlayışını Avrupa, Afrika ve Ortadoğu’ya taşıdı.
  • Yeni topraklarda tapınaklar ve su kemerleri inşa edildi.
  • Izgara plan ilkin askeri kamplarda, daha sonra sömürgeleştirilen şehirlerde kullanıldı.
  • Vitruvius, “Mimarlık Üzerine On Kitap” adlı yapıtını yazdı.
  • Beton’un icadı; tonoz, kemer ve kubbe gibi yeni mimari formların yaratılmasına olanak sağladı.

Bizans Mimarisi (MS 330 – 554)

Ayasofya Cami, MS 532-537, İstanbul

İtalya’dan yeni başkente taşınan çok sayıda İtalyan ile birlikte Bizans mimarları, Roma mimarisinin serbest akış geleneğini sürdürerek, erken Hıristiyan sanatı döneminde bir dizi muhteşem kilise ve dini yapı inşa ettiler. İstanbul’daki Kariye Kilisesi (333), Aya İrini (360); Bulgaristan’daki Ayasofya Kilisesi (527-65), yağmalanan Konstantinopolis Katedrali’nin yerini alan muhteşem Ayasofya (532-37), Büyük Konstantinopolis Sarayı ve Yerebatan Sarnıcı gibi büyük kamu yapıları Bizans Mimarisi örnekleri arasındadır.

Yeni mimari teknikler, Ayasofya’da olduğu gibi daha büyük ve daha görkemli kubbelerin inşa edilmesini ve bina içlerinde geniş açıklıklar sağladı. Kiliselerin iç mekanları; yaldız, duvar resimleri ve kabartma heykeller gibi Bizans sanatı ile zengin bir şekilde dekore ediliyordu. Daha önceki Roma yer mozaiklerinde taş kullanılmış olmasına karşın Bizans mozaiklerinde parlak renkli ya da altın varak kaplı cam kullanılıyordu.

Bizans mimarlık tarihi dönemindeki gelişmeler şunlardır;

  • Konstantinopolis (günümüzde İstanbul) kuruldu.
  • Bizantium Roma imparatorluğunun başkenti oldu.
  • Ayasofya’da yeni yapısal teknikler kullanıldı.
  • Binalar mozaiklerle bezendi.

Romanesk Mimari (790 – 1140)

Santiago de Compostela Katedrali, İspanya

Bu mimari stil, İngiltere’de “Norman mimari tarzı”, Avrupa’da ise “Romanesk mimari” olarak adlandırılır. 1066 yılında gerçekleşen Hastings Savaşı’ndan sonra İngiltere’yi fetheden Normanlarla başlayan Romanesk mimari, Batı Roma mimarisi ve Bizans mimarisinin karışımıydı. Tüm Avrupa’ya yayılan ilk mimari tarz olarak kabul edilen Romanesk stil, Avrupa’da inşa edilen manastır, kilise ve şatolarda uygulanıyordu.

10. yüzyılın Avrupa’sında dinin yayılmasıyla artan hac ziyaretleri sonucu yeni ve daha büyük kiliseler inşa edilmeye başladı. Büyük Latin hacı şeklinde planlanan kiliselerin yapımında, oldukça büyük tonozlar ve çatı mimarisinde ahşap yerine taş kullanılıyordu. İşte bu çatıları taşıyabilmesi için, dönemin şartlarına göre, muazzam sağlamlıkta duvarlar planlandı. Romanesk mimarinin en önemli eserlerinden biri olan İspanya’daki Santiago de Compostela Katedrali, Haçlı Seferleri sırasında inşa edilmiştir. Diğer bir önemli örnek ise Venedik’teki kubbeli St Mark Bazilikası’dır.

Romanesk mimarlık tarihi dönemindeki gelişmeler şunlardır;

  • Latin hacı şeklinde kilise planı kullanıldı.
  • Bizans kubbeleri yerine büyük çan kuleleri yapıldı.
  • Büyük taş tonozlar kullanıldı.
  • Çatıyı desteklemek için kalın ve yüksek duvarlar inşa edildi.
  • Duvarların sağlam olması için; küçük, dar ve sayıca az pencereler kullanıldı.

Romanesk mimarlık tarihi, örnekleri ve özellikleri hakkında daha fazla bilgi almak için ‘Romanesk Mimari Nedir‘ yazımızı okuyabilirsiniz.

Gotik Mimarlık Tarihi (1140 – 1520)

Notre Dame de Paris, 1163 – 1345, Fransa

Gotik stil, 12. yüzyıldan 15. yüzyılın ortalarına kadar Romanesk’in yerini alan bir mimari ve sanat tarzını ifade eder. Başlangıçta İtalyan Rönesans sanatçıları tarafından, barbarca gördükleri Ortaçağ mimarisini tanımlamak için olumsuz anlamda kullanılmıştır. Antik çağın klasik sanatını yok eden Gotik kabileler tarafından yaratıldığı öne sürülmüştür.

Gotik stil; sivri kemerler, inceltilmiş duvarlar, nervürlü tonozlar, uçan payandalar, devasa vitray pencereler ve ayrıntılı oymalarla karakterizedir. Romanesk’in daha ince, daha dikey, daha detaylı, daha estetik ve ilham veren halidir. Gotik mimarinin en önemli örneklerinden bazıları; Köln Katedrali, Milano Katedrali, Notre Dame de Paris ve Saint-Denis Bazilikası’dır.

Gotik mimarlık tarihi dönemindeki gelişmeler şunlardır;

  • Kiliselere yapılan hac ziyaretlerinin artması sonucu yeni kiliseler inşa edildi.
  • Mimarlar mümkün olan en yüksek yapıları yaratmaya çalıştı.
  • Işık, tasarımın bir öğesi olarak kullanıldı.
  • İskelet strüktürler yük taşıyıcı duvarların yerini aldı.
  • Sivri kemer, uçan payanda, gül pencere ve üçlü portal gibi mimari elemanlar ilk kez birlikte kullanıldı.

Gotik mimarlık tarihi hakkında daha fazla bilgi almak için ‘Gotik Mimari Nedir‘ ve ‘Gotik Mimari Örnekleri‘ yazılarımızı okuyabilirsiniz.

Rönesans Mimarisi (1420 – 1620)

Floransa Katedrali, 1420-36, Floransa

Floransa, Roma ve Venedik gibi şehir devletlerinde ortaya çıkan Rönesans sanatı ve mimarisi; Floransa’daki Medici ve Almanya’daki Fuggers bankacılık hanedanlığı gibi zengin aileler arasındaki ticari rekabet sonucu finanse ediliyordu. Antik Roma’nın mimari tarzlarının ve teorilerinin yeniden keşfedilmesi Rönesansın başlamasında katalizör oldu. Bu Klasik mimarinin ilk tasvirleri, 15. yüzyılın başlarında , 1. yüzyıl Romalı mimarı Vitruvius’un “Mimarlık Üzerine On Kitap” adlı yapıtının bir kopyasının bulunmasıyla Roma’da ortaya çıktı. 

Daha öncesinde, Floransalı mimar ve sanatçı Filippo Brunellesci (1377-1446) antik Roma tasarımlarını incelemeye başlamıştı. Brunellesci, ideal bina oranlarının matematiksel ve geometrik ilkelerden belirlenebileceğine ikna olmuştu. Böylece 1418’de Rönesans mimarlık tarihi için ilk örnek kabul edilen Floransa Katedrali’nin muhteşem kubbesini tasarladı. Floransa Katedrali (1420-36), Klasik Antik Çağ’ın uzun süredir ihmal edilen oran ve yerleşim kurallarına dayanan yeni bir üslup başlattı.

Rönesans mimarlık tarihi dönemindeki gelişmeler şunlardır;

  • Yapıların mimarisinde basit sayısal oranlara göre düzenlemeler yapıldı.
  • Yapıların dış görünüşleri genellikle küp ve paralelyüz gibi basit geometrik şekillere sahipti.
  • Romanesk ve Gotik stilin katedral ağırlıklı yapılarının aksine; Rönesans mimarisi saray, köşk ve sosyal binalar gibi farklı yapı türlerine de kapsıyordu.
  • Antik mimariden etkilenilerek klasik elemanlar kullanıldı. Ancak taş tuğla karışımı mimari yapısından dolayı antik öğeler yalnızca cephelerde dekoratif olarak kullanıldı.
  • Resim, heykel ve mimarlık iç içe kavramlar olarak yapılarda yer aldı.

Rönesans mimarlık tarihi hakkında daha fazla bilgi almak için ‘Rönesans Mimarisi Nedir‘ ve ‘Rönesans Dönemi Mimari Eserleri‘ yazılarımızı okuyabilirsiniz.

Barok Mimari (1550 – 1790)

Versay Sarayı, 1631-1634, Versailles, Fransa

16. yüzyılın devamında, Rönesans dönemlerinde hüküm süren dini, politik ve felsefi sorunlar çözülmeye başladı. 1517’de Martin Luther, Roma Kilisesi’nin bütünlüğü ve teolojisi konusunda Avrupa çapında şüphe uyandıran Protestan Reformunu ateşledi. Bu durum; Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere’yi içine alan savaşlara yol açtı. Böylece, kitleleri Protestanlıktan uzaklaştırmak için Roma tarafından başlatılan Karşı Reformasyon hareketi başladı.

Görsel sanatların ve mimarinin yenilenen himayesi, bu propaganda kampanyasında anahtar bir araçtı. Böylece her iki alanda da daha görkemli ve dinamik bir üslup olan Maniyerizm başladı. Sonrasında ise Portekizce “düzensiz inci” anlamına gelen “barocco” kelimesinden türetilen bir terim olan Barok stil ortaya çıktı.

Barok mimarlık tarihi dönemi yapılarından bazıları; Versay Sarayı, Aziz Petrus Meydanı, Aziz Paul Katedrali ve Schönbrunn Sarayı’dır. Barok mimarinin öne çıkan özellikleri kısaca şunlardır;

  • Detaylı iç mekanlar, dış mekanlarda içbükey ve dışbükey yüzeyler
  • Büyük tavan freskleri
  • Işığın dramatik kullanımı, güçlü ışık ve gölge etkisi
  • İçeride resim, heykel ve sıva ile süslenmiş bir iç kabuk
  • Veba salgınının bitişi anısına dikilmiş Veba Sütunları

Barok mimarlık tarihi hakkında daha fazla bilgi almak için ‘Barok Mimari Nedir‘ ve ‘Barok Tarzı Mimari Örnekleri‘ yazılarımızı okuyabilirsiniz.

Rokoko Mimarisi (1715 – 1789)

Catherine Sarayı, 1756, St. Petersburg, Rusya

Barok’un son dönemlerinde, XIV. Louis’in sarayında yaşayan soylu saray üyeleri tarafından Barok mimarinin ağır ve kasvetli havasına karşı bir isyan başladı. Böylece Rokoko olarak bilinen daha dekoratif ve eğlenceli bir mimari tarz ortaya çıktı. Akışkan kavisli formları yansıtan Rokoko kelimesi, Fransızcada kaya anlamına gelen “rocaille” ile midye kabuğu anlamına gelen “coquillage” kelimelerinin birleşmesinden oluşur.

Romanesk, Gotik veya Barok gibi diğer büyük mimari hareketlerin aksine, Rococo gerçekten iç tasarımla ilgileniyordu. Bunun nedeni, Fransa’daki zengin müşterilerin ev ve şatoları yeniden inşa etme konusunda isteksiz olmaları ve bunun yerine iç mekanlarını yeniden şekillendirmeyi tercih etmeleriydi. Ayrıca Rokoko stili, dini ve kamu yapılarının dış cepheleri için çok tuhaf ve basit kalıyordu. Dolayısıyla Rokoko dönemi mimarları (aslında iç mimarlar); alçı işleri, duvar resimleri, halılar, mobilyalar, aynalar, ipek ve porselenlerle dekore edilmiş odalar yaratmakla yetindiler.

Rokoko stili, Fransız Kraliyet Sarayı ve yüksek topluluğuna çökmekte olan tembellik ve yozlaşmayı mükemmel bir şekilde yansıtıyordu. Daha sonra, Aydınlanma ve Akıl Çağı’na hitap eden Fransız Devrimi ve Klasik stillere dönüşü müjdeleyen Neoklasizm sonucu sona erdi. Catherine Sarayı, Amalienburg Sarayı ve Chantilly Şatosu Rokoko dönemi mimarlık tarihi örnekleri arasında yer almaktadır. Rokoko stilin öne çıkan özellikleri kısaca şunlardır;

  • Çiçek ve otların büyürken oluşturduğu kıvrımlardan ilham alan, C ve S şeklinde çizgiler
  • Deniz kabuğu, yaprak, kuş ve bitki motifleri kullanımı
  • Asimetrik ve düzensiz unsurlar
  • Binaların dış tasarımın sade, iç tasarımın ise detaylı oluşu
  • Çin ve Japon tarzı desenlerin kullanımı ve oryantalist tasarımlar

Rokoko mimarlık tarihi hakkında daha fazla bilgi almak için ‘Rokoko Mimari Nedir‘ ve ‘Rokoko Dönemi Mimari Örnekleri‘ yazılarımızı okuyabilirsiniz.

Neoklasik Mimari (1640 – 1850)

Amerikan Kongre Binası, 1793 – 1800, Washington, ABD

Barok ve Rokoko dönemin teatral dalgalanmalarının ardından 17. ve 18. yüzyıllarda Klasizme dönüş gerçekleşti. Neoklasik mimari, büyük ölçüde Roma’daki Fransız Akademisi’nde eğitim almış Fransız tasarımcıların varlığı nedeniyle Paris’te ortaya çıktı. Antik çağlara yeniden ilgi duyulmasıyla birlikte, Klasik Yunan ve Roma binaları yeniden canlandırıldı. Sosyal ve ekonomik bağlamı, Avrupa’daki Sanayi Devrimi ve Grand Tour ile öğrencilerin dünyayı dolaşıp eski eserlerle temas kurduğu döneme dayanır. Bu hareket 19. yüzyıla kadar devam ederek çeşitli ülkelerde kendini göstermiştir.

Rönesans’ta olduğu gibi, Neoklasik stilde de tüm mühendislik gelişmeleri ve modern çağın yeni malzemeleri korunmuştur. Neoklasik mimari; Dor, İyonik ve Korint sütunlarıyla desteklenen veya süslenen, klasik Rönesans kubbelerinin yer aldığı anıtsal yapılarla karakterize edilir. 18. yüzyıl mimarisinin teknik yenilikleri, katmanlı kubbeler ve iç çekirdekler yapılara güç katar. Büyük ölçekli inşa edilen kamu yapıları, kiliseler, eğitim tesisleri ve özel evler ihtişam kazanır.

Neoklasik mimarlık tarihi dönemindeki gelişmeler şunlardır;

  • Barok sonrası gösterişli aşırılıklara karşı düzeltici bir stil olarak kullanıldı.
  • Düzenli ve simetrik olarak inşa edilen yapıların boyutları artırıldı.
  • İyonik, Dorik ve Korint sütunlar yapılarda tekrar kullanılmaya başladı.
  • Kat kat kubbeler ve iç göbekler gibi yapısal buluşlar kubbelere güç kattı.
  • Cephelerde sıra sütunlar, rotondlar ve revaklar kullanıldı.
  • Peyzajcılar ve mimarlar birlikte çalıştı.

Modern Mimarlık Tarihi (1900’den Günümüze)

İlk Gökdelen, Home Insurance Building, Chicago, 1883

Avrupa ve Amerika’daki 19. yüzyıl mimarisine geriye dönük seçmecilik hakimdi. Eski tarzları yeniden canlandıran üsluplar doğdu. Bu stiller arasında; Greek Revival, Neo-Gotik, Neo-Romanesk, Art Nouveau, Beaux-Arts (neo-Rönesans ve neo-Barok formların bir karışımı) yer alır. 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan teknoloji, mühendislik ve yapı malzemeleri devrimleri ile birlikte, eski mimari tarzlardan koparak tamamen işlevsel ve yeni olan bir şey icat etme arzusu doğdu.

Böylece, kökeni 19. yy.’da gerçekleşen endüstri devriminin yol açtığı gelişmelere dayanan ve 20. yy.’ın ilk yarısında iyice yaygınlaşan Modern mimari ortaya çıktı. Modernizm; çağının ihtiyaçlarına, sanat anlayışına ve yapı teknolojisine uygun çözümler arayan yenilikçi bir mimari üsluptur. Dönemin yeni inşaat teknolojilerinin ve yapı malzemelerinin (özellikle betonarme, cam ve çelik) kullanımına dayanır. Fonksiyonalizm, yani formun işlevi takip etmesi gerektiği fikri öne çıkar. Binanın yapısal, işlevsel ve mekansal gereklilikleri dışındaki süslemeler reddedilir.

1910’dan 1980’lere dek gelişen tüm mimari üsluplarmodern mimari akımlar” olarak değerlendirilir. Modern mimarlığın öncüleri ve en önemli mimarları; Frank Lloyd Wright, Staatliches Bauhaus, Ludwig Mies van der Rohe, Walter Gropius ve Le Corbusier’dir. Amerika’da Home Insurance Building, Seagram building; İngiltere’de Royal National Theatre Modern mimari örnekleri arasındadır. Modern mimarinin öne çıkan özellikleri kısaca şunlardır;

  • Modern malzeme ve tekniklerin kullanımı
  • Temiz çizgiler ve geometrik formlar
  • Büyük cam duvarlar ve bant pencereler
  • Serbest kullanımlı açık kat planları
  • Doğal çevre ile ilişki

Modern mimarlık tarihi, örnekleri ve özellikleri hakkında daha fazla bilgi almak için ‘Modern Mimari Nedir‘ yazımızı okuyabilirsiniz.

Postmodern Mimarlık Tarihi (1964’den Günümüze)

AT&T Binası, New York City, 1982

1929’dan itibaren Büyük Buhran’la birlikte, Modern mimariye yönelik bir eleştiri zinciri başlar ve 1970’lerin sonlarına kadar devam eder. Postmodern mimari, 1960’larda modern mimarlığın tekdüzeliğine tepki olarak ortaya çıkan ve eski dönemlerin mimari biçimlerini estetik öğeler olarak yeniden ön plana çıkaran, 1970’lerde gelişim göstermiş uluslararası bir mimari üsluptur.

Postmodernizm, modernizmin katı kurallarını hafifletmek için farklı dönemlere ait tasarım öğelerini kullanır. Simgesel ve ironik süslemeleri mimariye yeniden sokar. Hareketli ve heykelsidir. Mimari üsluplar, fikirler, kültür ve tarih arasında bir diyalog kurmayı amaçlar. Postmodern mimari stil, 1980’lerden 1990’lara kadar, özellikle Scott Brown & Venturi, Philip Johnson, Charles Moore ve Michael Graves’in çalışmalarıyla geliştirilmiştir. 1990’ların sonunda ise high-tech, neo-fütürizm ve dekonstrüktivizm gibi farklı stillere ayrılmıştır.

Vanna Venturi Evi, AT&T Binası ve Guggenheim Müzesi Postmodern mimari örneklerinden bazılarıdır. Postmodern mimarinin öne çıkan özellikleri kısaca şunlardır;

  • Karmaşa ve çelişki
  • Keyfi süslemeler
  • Mizah ve heykelsi formlar
  • Eğrisel ve asimetrik formlar

Postmodern mimarlık tarihi, örnekleri ve özellikleri hakkında daha fazla bilgi almak için ‘Postmodern Mimari Nedir‘ yazımızı okuyabilirsiniz.

İnsan var oldukça mimarlık tarihi yazılmaya devam edecek. Bu yazımızda, tarih öncesinden başlayan ve günümüzde halen devam eden mimarlık tarihi dönemleri hakkında kısaca bilgi vermeye çalıştık. Burada yer alması gerektiğini düşündüğünüz mimarlık tarihi dönemleri ve mimari üsluplar varsa, lütfen yorumlarda bizimle de paylaşınız.

Yukarıda özetlediğimiz mimari üsluplar hakkında daha detaylı bilgi almak için Mimari kategorimizi ziyaret etmeyi unutmayın. 🙂


10 Yorum

  1. Beyza Yıldız Yanıtla

    Bugüne kadar gördügüm en kapsamli ve faydalı mimarlik yazisı. Emegi geçenlere teşekkür ederim. 🙂
    Bu tarz paylaşımların devamını dilerim.

  2. Üniversite Öğrencisi Yanıtla

    Gerçekten ellerinize sağlık Mimarlık Tarihi dersini çalışırken çok işime yaradı.

    • Yorumunuz için çok teşekkür ederiz, yazımızı faydalı bulmanıza sevindik. Mimarlık ile ilgili diğer yazılarımıza da göz atmanızı tavsiye ederiz. 😊

  3. Neo-klasik dönemden sonra Modernizmin temellerinin atıldığı De Stijl ve Bauhuas akımlarından da bahsedilmesi iyi olurdu.

    • Modern Mimari hakkındaki yazımızda kısmen bahsetmiştik ama bu yazımızı da en kısa zamanda güncelleyeceğiz. Tavsiyeniz için çok teşekkür ederiz. 😊

  4. Nevzat Çopur Yanıtla

    Mimarlık, heykel ve sanat dünyasıyla ilgili çok değerli bilgiler.
    Hazırlayan ve emeği geçenlere çok teşekkürler

  5. İçeriği çok beğendim. Elinize emeğinize sağlık. Bu bilgileri içerecek ve daha geniş bir şekilde anlatacak resimli bir şekilde olan kitap tavsiye edebilir misiniz ? Şimdiden teşekkürler. 🙂

    • Çok teşekkür ederiz.😊 Elbette, mimarlık tarihine başlangıç olarak Mimarlığın Öyküsü(Leland M. Roth, Kabalcı) ve Mimarlık(NTV) kitaplarını tavsiye ederiz. Ayrıca mimari stiller ile ilgili yazılarımızda da daha detaylı bilgi ve görsel örneklere ulaşabilirsiniz.

Yorum Yaz